22 Aralık 2010 Çarşamba

Omonia Araştırması


Geçen gün hangi takımı araştırıp yazsam diye kara kara düşünürken Apoel – Pınar Karşıyaka basketbol maçındaki olayları gördüm ve aklıma, geneli milliyetçi olan Apoel taraftarlarına; tribünlerinde zaman zaman açtıkları KKTC bayrakları ve giydikleri Che Guevara tişörtleriyle karşılık veren, ezeli rakibi Omonia takımı geldi.

Omonia kelime olarak “birlik” anlamına gelmektedir. Kulübün tam adı ise; “ Athletic Club Omonia Nicosia”… Burada Nicosia, Lefkoşa oluyor… Bir nevi Lefkoşa Birliği gibi… Omonia , 1948 yılında Kıbrıs adasının en büyük şehri olan Lefkoşa’da kurulmuş. Kulüp, Kıbrıs Birinci Ligi’nin ezeli rakibi Apoel ile birlikte en başarılı iki takımından biri. İki takımın da lig tarihinde 20 şampiyonlukları var. O yüzden bu sezon aralarındaki rekabet daha da önemli hale gelmiş durumda… Çünkü kazanan şampiyonluklarda bir adım öne çıkacak. Omonia’nın tarihine baktığımızda 1973-74 ve 1984-85 arasındaki 12 sezonda 11 şampiyonluk yaşadığını görüyoruz. Zaten Apoel’i bu dönemde yakalayıp geçmişler… Bu yıllardan sonra kulüp, duraklama evresine girmiş. Son 21 sezona baktığımızda sadece 4 şampiyonlukları var. Geçen sezon 6 yıl aradan sonra şampiyonluk yaşamışlar. Bu sezon da 15 maç sonunda rakipleri lider Apoel’in 7 puan gerisine düşmüş durumdalar. Sezonun bitmesine daha 11 maç var fakat formda Apoel’i yakalamaları pek kolay gözükmüyor. Kulübün efsanesi tartışmasız Sotiris Kaiafas… Kaiafas, 1967-84 yılları arasında Omonia’da oynamış, Kıbrıs Ligi’nde 8 kez gol kralı olmuş, 1976 yılında Avrupa Altın Ayakkabı ödülünü kazanmış, Uefa tarafından 20. yüzyılın en iyi Kıbrıslı oyuncusu seçilmiş bir isim… Şimdilerde ise kadrosundaki en tanıdık isimler Lomana Lua Lua ve 2005-2007 yılları arası Ankaraspor forması giymiş kaleci Dragoslav Jevric… Takımın isminin anlamının birlik olmasından mıdır bilinmez ama şu anda kadroda bulunan 26 oyuncudan 14’ü farklı uyruklara sahip… Ek olarak; Omonia, maçlarını yaklaşık 23.000 kişilik GSP Stadı’nda oynamakta… İşin enteresan tarafı bu stadı şehrin diğer takımları ve ezeli rakipler Apoel ve Olympiakos Nicosia da kullanmakta…


Gelelim Omonia tribünlerine… Takımı, Yunanistan iç savaşı sırasında kurulan ve aşırı milliyetçi kesimin desteklediği Apoel’e karşı, solcu kesimin kurduğu biliniyor. Hatta kulübü kuran kişilerin Apoel’in sağ görüşüne uymayan kişiler tarafından tepkisel olarak kurulduğu da söyleniyor. Bu bakımdan da Omonia taraftarı, Apoel taraftarlarınca “hain“ olarak görülüyor. İşin diğer boyutu da Apoel taraftarları bu bağlamda onları, Celta Vigo taraftarının Deportivo La Coruna taraftarına yakıştırdığı gibi; “Türklük” ile suçluyor! Onlar da aynı Deportivo taraftarının verdiği karşılık gibi; tribünlerde Türk bayrakları ve KKTC bayrakları açıyor. 

 

Kulübün en ünlü taraftar grubu Gate 9… Apoel taraftarı gibi saldırgan ve aşırı milliyetçi bir duruş sergilemezler tribünde… Genel anlamda kulübün isminin anlamı olan birlik ve dostluk mesajları vermekten de kaçınmazlar ayrıca… Bu bakımdan Omonia, Kıbrıs Rum Kesimi’nin en özel kulübüdür gözümde... Umarım ilerleyen yıllarda Avrupa kupalarında da daha güzel işler yaparlar.
Saldır Omonia!

20 Aralık 2010 Pazartesi

Athletic Bilbao > CD Baskonia



Athletic Bilbao’nun nasıl bir takım olduğunu Avrupa futboluyla ufaktan ilgili birçok kişi bilir. Real Madrid ve Barcelona ile birlikte La Liga kurulduğundan beri (1929) bu ligde mücadele etmiş ve hiç düşmemiş üç takımdan biridir. Kimi zaman düşme potasında görmüşüzdür Bilbao’yu, kimi zaman bu sene olduğu gibi Avrupa Kupalarına katılmaya çalışırken... Fakat  La Liga tarihinde hiç de azımsanmayacak kadar ( 8 kez şampiyon, 7 kez ikinci ) kafaya oynamış da bir takımdır Bilbao... Bu takımın La Liga başarısının dışında bir diğer göze çarpan özelliği de tahmin ettiğiniz gibi kadrosunda sadece Bask kökenli oyunculara yer veriyor olması. Üst sıralara da oynasalar, küme düşmemeye de oynasalar hiçbir zaman değiştirmedikleri gelenekleri bu... Bu geleneğe ne kadar sadık olduklarını anlatmak için küçük bir örnek Lizerazu olabilir… Kulübün tarihindeki ender yabancılardan olan Bixente Lizerazu, kulüpte oynadığı tek sezon olan 1996-1997 yılı boyunca kendi taraftarlarınca ıslıklanmış. Üstelik de Lizerazu, Bask bölgesinin Fransa sınırına dahil olan Saint-Jean-de-Luz bölgesi doğumlu… Yani o da aslında bir Basklı!

Şimdi gelelim asıl konumuza… La Liga gibi bir ligde çok güçlü takımlara karşı mücadele etmiş Bilbao nasıl olur da böylesine kalıcı olabilir? Elbette çeşitli maddelerle açıklayabiliriz bu başarıyı... İstikrar, futbol kültürü, yönetim başarısı, sistem… Fakat bu maddelerin en üstünde tabii ki altyapı geliyor. Bu  bakımdan CD Baskonia takımı Bilbao açısından çok önemli... CD Baskonia, 1997 yılından bu yana Bilbao’nun B takımından sonra gelen üçüncü takımı olmuş. Yakın geçmişte hep İspanya’nın 4. Ligi’nde mücadele etmişler. Bu sezon da aynı ligdeler. Yani Bilbao ile pilot takım olduğundan beri lig atlamamışlar. Zaten tarihlerinde; 7 sezon ikinci ligde, 8 sezon üçüncü ligde ve 44 sezon 4. ligde oynamışlar. Bu durum, basit olarak bakıldığında, Bilbao ile pilot takım olduklarından bu yana, sportif başarı anlamında bir gelişme gösteremediklerini anlatıyor. Fakat Bilbao açısından durum çok farklı... Bilbao’nun bugünkü kadrosunda bulunan 24 oyuncudan 11’i profesyonel kariyerine Baskonia forması ile başlamış. Geçmişte Baskonia forması giymiş en tanıdık isimler ise; “Hakan Şükür tipi forvet” Fernando Llorente, şu sıralar kendini Birleşik Arap Emirlikleri Ligi’nde harcayan, fakat -ortaokul ve lise yıllarımda İspanya Ligi özetlerini Trt verirken- hep o müthiş sol ayağıyla attığı gollerle hatırlayacağım Francisco Yeste, şimdilerde Deportivo kalesini koruyan Aranzubia, tecrübeli defans oyuncusu Luis Prieto ve doğuştan Basklı olmasa da Bilbao efsanesi olma yolunda ilerleyen Amorebieta…


Bask bölgesine yakın bir yer olan Pamplona bölgesinin takımı olan Osasuna altyapısında forma giymiş oyuncular da var Bilbao kadrosunda… Bu küçücük coğrafyada kurduğu altyapı sistemi ve bu sisteme daima bağlı kalmasıyla Avrupa’da her zaman en çok kıskandığım takım olmuştur Athletic Bilbao. Tabii taraftarın kulübe bağlılığını ve San Mames stadını da söylemeden geçmeyelim. ( Yukarıdaki fotoğraf karesinde görünen; Barcelona’ya geçen sene 4-1 kaybettikleri İspanya Kupası finali sonrası şehirde takımı karşılayan 80.000 taraftar ve Bilbao'lu oyuncular...)
Saldır Bilbao!

13 Aralık 2010 Pazartesi

Rusya'daki tribün sorunu


Rusya’da son zamanlarda artan ırkçılık haberlerine bir yenisi de Kremlin Meydanı’ndan geldi..Spartak Moskova taraftarı polisle çatışmış. Çünkü, 6 Aralık’ta Kuzey Kafkasyalı gençlerden oluşan bir grup ile Spartak Moskova taraftarı arasında kavga çıkar, bu kavgada bir Spartak Moskova taraftarı silahla vurularak öldürülür. Yaklaşık 6 bin Spartaklı da arkadaşlarının öldürüldüğü otobüs durağına çiçekler ve Spartak yazılı atkılar bırakarak onu anmak isterler. Fakat durum göründüğü kadar masum değil. Ulusalcı ve dazlakların da destek vererek provake ettiği söylenen olaylarda işin içine polisler de girince tabi ortalık iyice karışır. Meydanda dev yılbaşı ağacı da ateşe verilir, polislere demir parçaları atan taraftarlara polis daha sert müdahale eder. Moskova emniyet müdürü Spartak taraftarı temsilcileriyle olayların büyümemesi ve taraftarı öldüren kişilerin yakalanacağı yönünde toplantı yapar.
Yaralıların çok olduğu yönünde bilgiler var. Üstelik ağır yaralılar da varmış. Spartaklı taraftarlara karşılık, Kafkasyalı gençler de ilerleyen günlerde protesto yürüyüşü düzenleyecekleri söyleniyor. Görünen o ki; kavgayla patlak veren bu olaylar artık etnik bir sorun haline dönüşmüş durumda…


Geçtiğimiz aylarda da Lokomotif Moskova taraftarı tribünlerde eski oyuncuları, Taşkent doğumlu fakat Nijerya milli takımında oynayan, Peter Odemwingie aleyhine pankart açmıştı. Pankartta, Odemwingie’yi Lokomotif Moskova takımından transfer ettiği için West Bromwich kulübüne teşekkür ettiklerini belirtmişti Lokomotif Moskova taraftarı…
Son yıllarda patlak veren ırkçı olaylar ve takımların bu yüzden aldığı cezalar düşündürücü. Bu tarz haberlerin arka arkaya Rusya’dan gelmesi daha da düşündürücü. Üstelik 2018 Dünya Kupası organizasyonunu daha yeni almışken.

İşçi ziyareti


Bu akşam Manchester United – Arsenal maçı var. Alex Ferguson ile Arsene Wenger’in takımlarının kapışmasını, bir nevi istikrarın sahadaki yansımasını izlemek elbette büyük keyif verecektir.
Fakat bu maçın önüne geçen başka bir olay var… Şili’deki sel felaketinden sonra yerin yüzlerce metre altında mahsur kalan madenciler tam 69 gün sonra 14 Ekim’de kurtarılmışlardı. İşte bu emekçiler bu akşam saat 22.00’da Manchester United’ın sponsorlarından olan Şilili bir şarap üreticisi vasıtasıyla Old Traffold’un koltuklarında bu mücadeleyi izleyebilecek.
Sahadaki mücadele elbette üst düzey olacak. Ancak tribündeki bu 33 emekçinin verdiği mücadeleye kıyasla hiçbir önemi yok benim açımdan, o ayrı mesele…

7 Aralık 2010 Salı

Ternana Araştırması


Ternana, İtalya’da futbol tribün kültürü açısından Livorno’dan sonra tribünlerinde “sol” görüşün sesisin çokça yükseldiği kulüplerin başında gelmekte.. Rossoverdi( Kırmızı-yeşil)’lerin  en belirgin bu özelliğinin yanı sıra kulübü daha yakından tanıyalım:

İtalya’nın başkentine yakın Terni şehrinin takımı olan Ternana, 1925 yılında kurulur. İtalya II. Ligi’nden başlayan Ternana, hemen bir sene sonra İtalya I. Ligi'ne (zamanımızın Serie B’si) yükselir. 1929 yılında İtalya’da faşist rejimin de etkisiyle birlikte “Unione Fascista Ternana” olarak isimlenir. Bunda tabi İtalyan diktatör Benito Mussolini’nin de payı büyüktür… İtalya’da II. Dünya Savaşı sonrası futbolun tekrar başlamasıyla, 1946’da Ternana tekrar Serie B’ye döner. Fakat kulüp 1972 – 1973 sezonuna kadar İtalya alt liglerinde asansör takım olarak dolaşır. 1972 – 1973 sezonunda ilk kez Serie A’da oynamaya hak kazanan Ternana alt liglerde kazandığı asansör takım ünvanını ilk kez oynamaya başladığı Serie A’da da sürdürerek o sezon tekrar düşer. Takip eden sezonda ise yeniden ve son kez Serie A’da oynamaya hak kazanırlar. Fakat yine tutunamazlar. 1974 – 1975 sezonunun sonunda bir daha çıkamamak üzere Serie B’ye düşerler. Milan efsanesi Cesare Maldini’nin 1976-77 ve şu sıralar Juventus’un teknik direktörlüğünü de yapan Luigi Delneri’nin de 1996-98 yılları arasında çalıştırdığı Ternana, o yıllardan sonra bir türlü Serie A yüzü göremez. Fakat Delneri takımı, Serie C’den Serie B’ye çıkartmayı başarır. 2006 yılına kadar Serie B’de mücadele ettikten sonra Serie C’ye düşen Ternana, şu sıralar Serie C1B’de mücadele etmekte... Oynadıkları ligde şu anda 16 maç sonunda 12. konumdalar. Geçen sene averajla kaçırdıkları Serie B’ye yükselme maçlarını oynamak için çok yakın konumda değiller bu yıl. Gol yollarında sıkıntıları büyük… Kadrosuna baktığımızda; Roma altyapısı çıkışlı ve Roma’dan kiralık olarak alınan 21 yaşındaki forvet Claudio Della Penna, 2006 yılında İtalya’da en iyi genç oyuncu seçilen Torino altyapısı çıkışlı 24 yaşındaki ortasaha Tommaso Vailatti en göze çarpan oyuncuları... Bu takımda yakın geçmişte oynamış en büyük oyuncu ise kuşkusuz Fabrizio Miccoli.. 4 sene boyunca formasını giydiği kulüpte taraftarla arası hep çok iyi olmuştur Miccoli’nin…


En bilindik tribün toplulukları  RedBoys olan ve taraftarı, futbol takımından daha çok ses getiren bir kulüp olmasından dolayı da, 22.000 kişilik Stadio Libero Liberati tribünlerini hep doldurmuştur Ternanalılar, sadece bir maç hariç… Oynayacakları bir Salernitana maçında stadın kapılarını açamayınca ne Salernitanalı futbolcular, ne Ternanalı futbolcular ve taraftarlar, ne de hakemler stada girebilirler. Sonucunda hükmen kazanır maçı konuk Salernitana…

Bu yılın Ağustos ayında kulübün yeni patronu olan Angelo Deodato, Serie B’ye çıkmayı amaçladıklarını söylemişti geldikten hemen sonra… Bu sezonki görüntüleri pek umut verici gözükmese de, temennilerimiz sol kanattan yapılan Ternana ortalarının artık gol olması yönünde…
Saldır Ternana!